Kapadokya Turları

Kapadokya Genel Bilgiler

Kapadokya, ilk çağda tarihi bir bölgeye verilen isimdir. Kapadokya Nevşehir ili merkez olmak üzere Aksaray, Kayseri ve Niğde illerine uzanan toprakları kapsamaktadır. Bu bölge dünyada benzersiz bir jeolojiye sahip, tarih ve kültürel değerleriyle önemli kültür ve inanç turizmi merkezlerinden birdir.  

Kapadokya bölgesi tarih içerisinde çeşitli devlet, toplum ve önemli kişilerin adlarıyla anılan dönemler yaşamıştır. Kapadokya Bölgesi’nin tarihi M.Ö. 3000’lerde yaşamış Asur ticaret kolonileri ve Hititlere kadar gitmektedir. Kapadokya Bölgesi’ni üç ana dönemde incelemek mümkündür. Birinci dönem paleolitik, neolitik ve antik dönemlerdir. İkinci dönem Roma ve Bizans dönemleri ve son dönem Türk dönemidir.

Kapadokya tarihinde Asur Ticaret Kolonileri (M.Ö.3000 – 1750)

Kronolojiye göre Kapadokya tarihinde bilinen en eski medeniyet Asurlular. İlk ticari örgütlerini Kayseri Küllütepe ve Hattuşaş Karum’da yani pazar yerlerinde kurmuşlar. Anadolu’da yazının ilk görüldüğü dönemler de Asurlular dönemi olmuş. Kapadokya tabletleri olarak anılan eski çivi yazılı metinlerde ticaretle ve evlilikle ilgili yasa gibi düzenlenen maddeler olduğu görülmüş. Sonrasında kurulacak Hitit medeniyeti sanatının temelini de Asurlular atmış. Tapınma ve tanrı fikirlerini Anadolu’ya taşıyan, var olan sanat anlayışını Mezopotamya sanatıyla birleştiren de onlar olmuş.

Hititler döneminde Kapadokya (M.Ö. 1750 – 700)

Asurlulardan sonra Kafkaslar üzerinden Avrupa’dan gelen Hititler girmiş Kapadokya tarihine. Kocaman bir imparatorluk haline dönüşen Hititlerin başkenti Hattuşaş, önemli şehirleri ise Alişar ve Alacahöyük olmuş. Kapadokya bölgesinde hemen hemen her yere izlerini bırakacak kadar uzun ömürlü bir medeniyet kurmuşlar. Önemli geçitlere, ırmak kenarlarındaki kayalık alanlara anıtlar kazımış, ulaştıkları sınırları ve hikayelerini geçtikleri yollara işlemişler.  Kapadokya yeraltı şehirlerinin savunma amaçlı gizli geçitlerle döşendiği tarihler de Hititler dönemine denk geliyor. Dar koridorlar, koridorları kapatan devasa taşlar, havalandırmalar Hititler tarafından geliştirilmiş. Friglerin Kapadokya tarihçesinde sahneye çıkmasıyla Orta Anadolu’daki Hitit kentleri birer birer yıkılmış ve M.Ö. 1200 yılında Orta ve Güneydoğu Anadolu’da Geç Hitit dönemi başlamış. Kapadokya bölgesinde hüküm süren Geç Hititler, Kayseri- Niğde – Nevşehir’i kapsayan Tabal Krallığı’na dönüşmüş. Bu dönemin hatırası hiyeroglif kaya anıtları ise Sivasa (Gökçetoprak), Hacıbektaş Karaburna Köyü ve Acıgül’de bulunmuş. Geç Hitit dönemi M.Ö. 6. Yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürmüş.

Persler ve Kapadokya Krallığı (M.Ö. 585 – 332)

Asurluların ‘Katpatuka’ dediği Kapadokya’ya bu günkü adını veren Perslerin dilinde Kapadokya ‘Güzel Atlar Ülkesi’ demek. Zerdüştlüğü benimsemiş Persler ateşin kutsallığına inandıklarından bölgenin yanardağlarına tapınmışlarM.Ö. 332 yılında Büyük İskender tarafından bozguna uğratılıncaya kadar da hüküm sürmüşler. Büyük İskender Persleri yenmiş ama Kapadokya halkının direncini yenememiş. Kapadokya Krallığı da işte bu dönemde kurulmuş.  Kapadokya Krallığı Büyük İskender’in ölümünden sonra barış ve huzuru kaybederek M.S. 17 yılında gittikçe güçlenen Roma İmparatorluğu’nun bir eyaletine dönüşmüş.

 

 

Bizans – Roma İmparatorluğu Dönemi’nin Kapadokya Tarihine Kattıkları ve Kapadokya Tarihi Gezilecek Yerleri (M.S. 17 – 395)

M.S. 17 yılında Tiberius Kapadokya’yı Roma’ya bağladı. Bölgedeki kargaşa Roma’ya katılmayla son bulurken Romalılar da Ege’ye ulaşabilmek için ticaret ve askeri anlamda önem taşıyan ve batıya açılan bir yol açtılar. Roma döneminde ekonomisi oldukça kalkınan Kapadokya’nın merkezi ise Kayseri oldu.

Hristiyanlığın yeni yeni yayılmasıyla şehirlerden köylere göç etmeye başlayan ilk Hristiyanlar 4. Yüzyılda Kayseri’yi bir Hristiyanlık üssü haline getirdi. Sığınmak için oldukça elverişli kayalık Göreme ve çevresi Kayseri piskoposu Aziz Basil’in yaydığı öğretiyle manastır yaşamının ilk başladığı yer oldu.

 

Roma İmparatorluğu’nun bölünmeye başladığı yıllarda ise Kapadokya’da uzun bir süre Doğu Roma etkisi sürdü. 7. Yüzyılın ilk yarısında Sasaniler ve Bizanslılar arasında olan savaşlar sonucu, Sasaniler bölgeyi çok kısa bir süre himayesi altına aldı. Sasaniler 651 yılında Halife Osman tarafından yıkılınca Kapadokya bu kez Emevi – Arap akınlarına maruz kaldı. İkonoklazm hareketi de mezhep savaşlarının yoğun yaşandığı bu dönemlere denk geliyor ki Roma imparatoru III. Leon’un ikonları yasaklanması da bu çatışmaların sonucunda oldu. Bu harekette ikonların yasak olduğu Müslümanlığın etkisi var mı bilinmez ama neredeyse 100 yıl sürdü ve bu süreçte yasakları benimsemeyen keşişler gizlenmek ve Hristiyanlığı kendi öğretileriyle yaşamak için Kapadokya’ya sığındılar. Kapadokya manastır hayatının en geliştiği dönem de işte bu dönem oldu. Göreme Açık Hava Müzesi, Ihlara Vadisi ve bölgeye yayılmış küçüklü büyüklü kiliselerde dönemin izlerini, adanmışlığı, inanışı ve din direnişini görmek mümkün. Fresklerde sadece İncil’den sahnelere değil, aynı zamanda imparator ve saygın yöneticilere de yer verilmiş.

Selçuklu Dönemi ve Kapadokya Tarihi Gezilecek Yerleri (1071 – 1299)

Bizans İmparatoru’nun Selçuk Bey’in soyundan gelen Alparslan’a yenildiği 1071 Malazgirt Savaşı’yla Anadolu’da yeni bir dönem başladı. 1075 yılında Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu ve 1082’de Kayseri’nin Selçuklular tarafından fethedilmesiyle Kapadokya’da Selçuklular dönemi başladı. Yüzyıllarca Hristiyanların merkezi haline gelen bölgede Müslüman Türklerin himayesinin mutsuzluk yaratmadığı da Ihlara Vadisi’ndeki Aziz George Kilisesi’nin frekslerinde görüldüğü üzere II. Mesut’tan övgüyle söz etmesinden bellidir.

13. yüzyıl sonrasında Selçukluların zayıflamasıyla Anadolu Beylikleri ortaya çıktı. 1308 yılında Moğollar Anadolu’yu istila ederek Kayseri’yi yakıp yıktı. Gücünü iyice kaybeden Anadolu Selçukluları Kapadokya tarihinden böylelikle silinip gitti.

13. yüzyıl Selçuklu sanatını yansıtan Kapadokya’da tarihi yerler ve eserler arasında ise; Avanos’ta Selçuklu Sultanı izzettin Keykavus tarafından yaptırılan Sarıhan Kervansarayı, Alaaddin Keykubat döneminin mimarisi Alaaddin Camii, Karamanlılar döneminde yapılsa da Selçuklu mimarisine göre şekillenmiş Ürgüp Taşkınpaşa CamiiÜrgüp Kadınlar Kalesi, Temenni Tepesi ve Altıkapı Türbesi bulunmaktadır.

Osmanlı Döneminde Kapadokya ve Osmanlı Eserleri

Kapadokya Osmanlı döneminde en sakin ve en kalkındığı dönemi yaşadı desek yalan olmaz. Hristiyanlar Selçuklu döneminde olduğu gibi rahatça ibadet edebilecekleri bir hoşgörüyle karşılandı.  Nevşehir, Niğde’ye bağlı küçük bir köy iken Damat İbrahim Paşa döneminde imarına girişildi ve Kapadokya’da tarihi yerler, Özkonak, Avanos, Gülşehir bölgelerinde camiler, çeşmeler, külliyeler yapıldı. Bunlardan biri de Yavuz Sultan Selim’in 1514’deki doğu seferinde yapılan köprüdür. Avanos’taki Ulu Camii, Gülşehir’deki külliyeler ve camiiler de Osmanlı’dan kalan eserler arasında sayılabilir.

Cumhuriyetin kurulmasından sonra 1924 – 1926 yılları arasında nüfus mübadeleleriyle Hristiyan halk bölgeyi terk ederek arkalarında tüm medeniyetlerden izler taşıyan yapılar bıraktılar.

Birçok kültürün, birçok inanışın atmosferine sindiği Kapadokya’yı bu kadar özel kılan, sadece peribacaları ve kaya oluşumlarının yumuşak tüflü yapısının kolay oyulmaya müsait ve barınmak için ideal olması değildi. Coğrafyası kıtaları ( almanya vizesi )birbirine bağlayan ticaret yollarının da uğrak yeriydi. Bağlayıcı ve birleştiriciliğini de kervansaraylarından, Müslüman himayesindeyken bile ayakta kalan kiliselerinden anlamak mümkün.

Kaynak : voyelo . com

× WhatsApp Destek