Gap Turları

Gap Turu Gezilecek Yerler

Gap turları, Güneydoğu bölgesinin eşsiz tarihini deneyimlemek isteyenler için düzenlenen kültür turlarıdır. Gap turu rotası genellikle Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Malatya, Adıyaman, Gaziantep, Mardin ve Antakya şeklinde gerçekleşir.

Balıklı Göl – Şanlıurfa

Balıklıgöl, 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğindedir. Derinliği 3-5 metre civarındadır. İçinde efsanelere konu olan sazan türü balıklar bulunmaktadır. Bu balıklara halk tarafından saygı gösterilir ve yenilmez. Rivayete göre Hz. İbrahim ateşe atıldıktan sonra, bir mucize gerçekleşir ve etraf güllük gülistanlık olur. Bu mucizenin gerçekleştiği mekânın Balıklıgöl ve çevresi olduğuna inanılır. Dini bayramlar da ile Mevlit ve Kandil gecelerinde en yüksek ziyaretçi sayısına ulaşır.
Balıklıgöl Platosunda Hz. İbrahim’in doğduğu mağara da bulunmaktadır. Üç semavi dinin atası olarak kabul edilen Hz.İbrahim’in doğduğu mağaranın ziyaretçisi hiç eksik olmaz. Her dinden her ülkeden ve her şehirden ziyaretçinin yılın her mevsiminde bu mağarayı ziyaret eder. Hz.İbrahim’in doğduğu mağaranın hemen yanında yaşadığı dönemin din âlimi olan Beddiüzaman Said Nursi’nin vefat ettikten sonra ilk defnedildiği mezarı da bulunmaktadır.
Balıklıgöl Şanlıurfa turizminin çekim alanıdır. Halil-ür Rahman Gölü’nün hemen güneyinde, Urfa Kalesinin önünde yer almakta olup, 150 m2 alanı bulunan bir göldür. Rivayetlere göre, Hz İbrahim ateşe atıldıktan sonra, Nemrut’un kızı Zeliha da Hz. İbrahim’i çok sevdiğinden ve ona inandığından ateşe atılmasına dayanamaz, o da kendisini ateşe atar. Zeliha’nın düştüğü yer de bir göle dönüşür.

Zeugma Antik Kenti – Gaziantep

Zeugmanın asıl önemi, kazılarla ancak küçük bir bölümü ortaya çıkarılabilen Roma Villaları ve bu villaların tabanlarını süsleyen mozaiklerdir. Benzerleri Türkiye sınırları içerisinde sadece Ephesus (Efes) Antik kentinde görülen bu yamaç villaları arkeolojik açıdan büyük önem taşımaktadır. Sadece A bölgesi kazılarında gün ışığına çıkarılan mozaiklerin alanının 1000 metrekareyi bulması Zeugmanın tam anlamıyla bir mozaik kenti olduğunu ortaya çıkarıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda uzmanlar Zeugmadaki kazıların tamamlanmasıyla Gaziantep Müzesinin dünyanın en büyük mozaik müzesi haline dönüşeceğini söylüyor. Yolların kesişme noktasında bulunması ve ticaret ve garnizon kenti olması Zeugmayı sanatçıların gözünde çekici yapmış. Emekli olan subaylar bile kente yerleşmeye başlamışlar. Güvenli ve zengin bir kent olan Zeugmaya dönemin en iyi sanatçıları akın etmeye başlamışlar. Böylelikle sanatçılar , kentte, günümüzde olaylar yaratan mozaikler, freskler ve heykeller bırakmışlardır. Zeugma çağımız yöneticilerinin nedenini bilmedikleri biçimde zenginleşirken, kültür ve güzel sanatlarda da gelişimini sürdürmüştür. Kentin hemen tam karşı kıyısında bulunan ve şimdi çoktan sular altında kalan Apameia kenti ise Helenistik çağdan sonra Zeugmanın her alandaki rekabetine dayanamayınca terkedilmiştir. M.S.2.yüzyılda Zeugmayı Apameiaya bağlayan , ( almanya vizesi )  ağaç kütüklerinden yapılmış salların oluşturduğu ahşap bir köprü bulunuyormuş. Zeugmadaki villa tipi yerleşimler , bu köprünün Fırat kıyısından başlayarak , batı yönünde yaklaşık 300- 350 metre yüksekliğindeki Belkıs Tepesinin üstündeki Akropolisin eteklerine kadar ulaşmıştır. Yamaçların güney ve batı bölgesi nekropol (mezarlık) , doğu ve kuzeydoğu tarafı mahalleler, kuzey kesimi ise yönetsel bölümler ve lejyon bölgesiydi. Akropolisin üzerinde ise Zeugma sikkelerinde sıkça rastlanan Tykhe (talih ve kader tanrıçası ) Tapınağı bulunmaktaydı. Zeugmanın genel topoğrafik yapısı , tam bir yamaç kenti görünümündeydi. Helenistik dönemde başlayan villa geleneğine göre , yüksek ve manzaralı alanlar seçiliyordu. Roma dönemine gelince , yüksek yerlerde oturmak, asillere özgü bir tercih ve ayrıcalık olarak kabul edilmekteydi. nedenle kent ve villaları , arkasındaki tepelere doğru açılmış taraçalar üzerinde konumlandırılmıştı.

Nemrut Dağı – Adıyaman

Nemrut, kelime olarak acımaz, sert ve yüzü gülmez anlamlarını taşıyor. Efsaneye göre ise Nemrut Dağı ismini, Hz. İbrahim’i ateşe attıran Nemrut isimli Babil hükümdarından alıyor. Nemrut Dağı hakkında uzun yıllardan beri halk arasında pek çok farklı efsane dolaşıyor. Bunlardan en somut olanı ise Kommagene Uygarlığına dayanan efsane. Yunan ve Roma tanrılarının anlatıldığı eserler bir yandan da Doğu geleneklerine dair önemli izler taşıyor. Nemrut Dağı’nı gizemli yapan detaylardan bir tanesi burada keşfedilmemiş pek çok tünelin hatta kayıp mezarın bulunması. Dağın efsaneleri, Hristiyanlığın burada başladığından İsa’nın doğumuna ve hatta Noel’in yanlış tarihlerde kutlanmasına kadar farklı noktalara uzanıyor.  Ancak, genel olarak herkesin çevresinde birleştiği fikir şu; kral, yeni bir din kurmayı planlıyor ve böylece Persler ile Yunanlıların dinini birleştirmek istiyor. Bu yeni dinin merkezini de Nemrut Dağı yapmak isterken aynı zamanda tüm dünyaya hükmetmeyi ve ölümsüzlüğe ulaşmayı amaçlıyor. Kral Antiochos’un yaptığı bu kutsal alanda pek çok teras bulunuyor ve her biri kutsal kabul ediliyor. Teraslarda yer alan tanrı heykelleri ise doğu ve batı tanrılarından oluşuyor. Hem Persçe hem de Yunanca isimlendirilen bu heykeller, kralın iki kültürü birleştirme gayesini kanıtlıyor.  Çok tanrılı dinlerin bir hayli yaygın olduğu bir dönemde yapılan bu heykeller, hem Pers İmparatorluğu’na hem de Yunan kültüründen izler taşıyor. Bu yüzden dağda tanrıları simgeleyen ve boyutu 10 metreye ulaşan dev heykeller yer alıyor. Aslında her bir heykel kralın aklındaki dinleri birleştirme vizyonunun ve bunu başarmak için gösterebileceği çabanın ne denli devasa olduğunu gözler önüne seriyor.

Mardin Kalesi

Mezopotamya’da varlığını sürdürmüş hemen her uygarlığın bir askeri merkez olarak tercih ettiği Mardin Kalesi; Sümerler, Asurlar, Babiller, Romalılar, Bizans ve Artuklular gibi pek çok medeniyet tarafından kullanılmıştır. Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinde ‘Dara’nın Tahtı’ olarak ifade ettiği kalenin Hz. Yunus tarafından yaptırıldığına da inanılmaktadır.Hz. Yunus’a dair rivayetin yanı sıra kalenin MS 330 yıllarında Şad Buhari tarafından kullanıldığına inanılmaktadır. Ateş ve güneşe tapan Şad Buhari, ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve şifayı Mardin’in havasında bulmuştur. Mardin Kalesi’nde geçen 12 yılda burayı sarayı olarak kullanır. Rivayetlerin yanı sıra tarihe bakıldığında Timur’un Anadolu’yu istilası sırasında 3 kez kuşatılan kalenin hâkim bir noktada olması nedeniyle alınamadığı bilinmektedir. Nitekim bu özelliği kaleye ‘Kartal Yuvası’ adı verildiği bilinmektedir. Mardin’in dağlık ve kayalık bir alan üzerine kurulu olmasının da neticesinde kalenin çok yüksekte olduğunu ifade etmek gerekir. Ovadan yaklaşık 1200 metre yüksekte olan Mardin Kalesi sonradan eklenen mimari yapılar sayesinde bugünkü halini almıştır. İçerisinde cami, kuyular ve sığınakların bulunduğu Mardin Kalesi’nin 6 kapısı bulunmaktadır.Mardin çevresinden çıkarılan sarı kesme taşların kullanılması ile inşa edilen Mardin Kalesi’nin içerisinde birbirinden özel zenginlikler vardır. Bu yönüyle mutlaka görülmesi gereken Mardin Kalesi, Suriye topraklarını dahi görebileceğiniz bir yerdir. Özellikle gece saatlerinde Suriye’nin sınıra yakın kasaba ve şehirlerinin ışıklarını görmek mümkündür.

Göbeklitepe – Şanlıurfa

Göbeklitepe Arkeolojik Alanı, Şanlıurfa kent merkezinin 18 kilometre kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarındadır. Alan 1963 yılında, İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin ortaklığıyla gerçekleştirilen bir yüzey araştırması sırasında keşfedilmiş ve  “V52 Neolitik Yerleşimi” olarak tanımlanmıştır. Alanın gerçek değeri, 1994 yılından sonra başlatılan kazı çalışmaları ile ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu çalışmalar sonrasında, Göbeklitepe’nin 12000 yıl öncesine uzanan bir kült merkezi olduğu anlaşılmıştır.
Çapları 30 metreyi bulan yaklaşık 20 yuvarlak ve oval yapının ortasında 2 adet “T” biçimli, 5 metre yüksekliğinde, kireçtaşından bağımsız sütun yer almaktadır. Yapıların iç duvarlarında da daha küçük sütunlar bulunmaktadır.
Göbeklitepe ile ilgili bahsi geçen bilimsel veriler, arkeoloji çalışmalarında neolitik dönemle ilgili kuramsal çerçevenin ve tarihlendirmelerin yeniden değerlendirilmesini gerektiren önemli bilgiler vermektedir. Göbeklitepenin, konumu, boyutları, tarihlendirilmesi ve yapılarının anıtsallığı ile Neolitik dönem için ünik bir kutsal alan olduğu anlaşılmıştır. Alan, 12000 yıl boyunca doğal çevresi içinde dokunulmadan kaldığından önemli arkeolojik buluntu vermektedir.

Diyarbakır Surları

Diyarbakır Kalesi, İçkale ve Dış Kale olarak iki bölümden oluşur. Kentin kuzeydoğusunu sınırlandıran İçkale kesiminin, ilk yerleşim yeri olarak çekirdeği oluşturduğu düşünülmektedir.Diyarbakır surlarının inşası ile ilgili farklı kaynaklar değişik tarihler sunmakta ancak ortak olarak 4.yy ortalarına işaret etmektedir. Savunma amaçlı tasarlanan burçlar genellikle üç veya dört katlıdır. Kapalı mekânları iki kattan oluşur. Zemin katları depo, birinci ve üst katları ise askerlerin kaldığı bölümler olarak kullanılmıştır. Zemin kat mekânları küçük boyutludur. Üst katlarda mekân boyutu artar. Burçların bazılarında iki teras katı bulunur. Burçların üst katına, sur içine bakan yüzlerindeki merdivenlerle veya burç içindeki merdivenlerle bağlantı sağlanır. Diyarbakır Surları üzerinde yer alan burçlar, dairesel, dörtgen veya çokgen planlıdır. Diyarbakır Surlarının dört ana kapısı bulunmaktadır. Surlar, Dağ Kapı (Harput Kapısı) ile kuzeye, Urfa Kapı (Rum veya Halep Kapısı) ile batıya, Mardin Kapı (Tell Kapısı) ile güneye, Yeni Kapı (Su, Satt veya Dicle Kapısı) ile doğuya açılmaktadır. 20.yy’ın başlarına kadar sur kapılarının geceleri kapatılarak, kente giriş çıkışın kontrol edildiği bilinmektedir. Surların kuzeydoğusunda bulunan ve yine dört kapısı bulunan İçkale; Saray Kapı ve Küpeli Kapı ile sur içine, Oğrun Kapı ve Fetih Kapı ile sur dışına açılmaktadır.

Surların ihtişamlı bir görüntü sunmasında, burçların ve sur duvarlarının yükseklikleri etkili olmuştur.  Burçların ve sur duvarlarının yüksekliği yaklaşık olarak 8 – 22 metre arasında değişir. Bugün surların etrafındaki toprak dolgu düşünüldüğünde özgün yapıda yüksekliğin daha fazla olduğu açıktır. Burçların üst bölümleri tahrip olduğundan, birçok yerde net bir ölçü almak mümkün değildir. Ancak burçların ölçülebilen mevcut yüksekliğinin birçok yerde ortalama 20 metre civarındadır.

Hasankeyf: Dicle nehrinin ikiye ayırdığı Batman’ın ilçesidir. 10.000 yılı aşkın tarihi olan ve kültürel hazineye sahip bir yerdir. Güneydoğu’da görebileceğiniz en muhteşem tarihi eserlerden biridir.

Nemrut Dağı: Adıyaman’ın Kahta ilçesi sınırları içerisinde yer alan 2.150 metre yüksekliğinde bir dağ olup, milattan önceki krallıklardan Yunan ve Perslerin heykelciklerinin, kral başlarının, oyma taş mezarların bulunduğu, Unesco dünya mirası listesindeki çok önemli bir tarihi yerdir. Gap turları buraya uğramadan geziyi tamamlamazlar.

Harran Ovası: Tarihi Harran kentinin üzerinde olduğu, adından milattan önceki dönemde de bahsedilen, Şanlıurfa’dan Suriye sınırına kadar uzanan çok geniş bir ovadır. Adı şarkılara konu olmuş Harran Ovası, Güneydoğu gezilecek yerler listenizin başında gelmelidir.

Mardin Evleri: Sarı kalker taşından yapılan, çok eski yıllardan bu yana dayanan dış yapısıyla ünlü, taş ağırlıklı, çok penceresi olmayan farklı bir mimariyle yapılan evlerdir. Her yıl on binlerce kişinin ziyaretine uğrar.

Balıklı Göl: Şanlıurfa şehir merkezinde bulunan, Hz.İbrahim’in ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen, içinde kutsal sayılan balıkların yüzdüğü alandır. İlin en çok ziyaretçi çeken yeridir. Gap gezileri kapsamında da ziyaret edilir.

Halfeti Gölü: 15 yıl önce yapılan Birecik barajının sularıyla su altında kalmış olan bölgede yapay bir göl oluşmuş durumda. Doğanın içinde oluşan bu gölde şimdileri tekne turları düzenleniyor. Gap turları kapsamında katılmak isterseniz tekne turları ile Halfeti’yi görebilirsiniz.

Atatürk Barajı: Fırat Nehri üzerindeki baraj, 1983’te yapılmaya başlanıp 1992’de hizmete açılmıştır. Şanlıurfa sınırları içerisinde olup 170 metre yüksekliğindedir.

Eski Antep Çarşısı: Turistik çarşı olarak da bilinir. Gaziantep’in Şahinbey ilçesindedir. 4 adet giriş çıkış kapısı bulunup 4 dönümlük bir alana kurulmuştur. Gap gezileri genelde burada alışveriş yaparak noktalanır. Sevdiklerinize yörenin özel hediyeliklerinden alabilirsiniz.

Zeugma Mozaik Müzesi: Gaziantep’te olup, dünyanın önemli müzeleri arasındadır. Roma ve Geç Antik Döneme ait mozaik, fresk, çeşme, sütun ve heykeller vardır.

Medusa Cam Eserler Müzesi: Eski Antep evlerinden birinin restoresi ile oluşan mekanda Eski Tunç Çağına, Roma dönemine ait bronz figürler, İslami döneme ait sikkeler, cam şişeler, bilezikler, kandiller, Roma döneminden kalma cam bardaklar ve kaplar sergilenmektedir.

Dülük Antik Kenti: Gaziantep’te bulunmakta olur Türkiye’nin hala yaşanılan en eski kentidir. Bakır Çağı’ndan kalma eserler, taş evler, mühür baskılar ve heykeller bulunmaktadır. Güneydoğu gezilecek yerler rotanıza dahil etmelisiniz.

Dara Harabeleri: Güneydoğu’nun Antik Efes’i olarak bilinen 10 bin yıllık Dara Harabeleri’nde Babil ve Pers imparatorluklarına ait tarihî kalıntılar bulunmaktadır.

Telkari: Mardin yöresine ait bir gümüş işleme sanatı olan ve bölgeye de adını veren telkârilerden alabilirsiniz. İlçedeki dükkanlardan hediyelik eşyalar bulacaksınız.

Midyat: Güneydoğu gezilecek yerler listesinin olmazsa olmazı ve dinlerin, dillerin buluşma noktası olarak kabul edilen Mardin ilçesidir. Köyleri, taş evleri, camileri, kiliseleri ve otelleri ile meşhurdur. Özellikle burada çekilen dizilerle meşhur olan Midyat, Gap turları ile Güneydoğu gezilecek yerler rotasında yer almaya başlamıştır.

Antakya Kalesi: İstanbul’daki surlardan sonra Türkiye’nin en uzun surlarına sahip olan kaledir. Büyük İskender döneminde yapılmıştır. 23.600 metre uzunluğundadır.

Cehennem Kayıkçısı: Mitolojide adı geçen kabartma bir insan portresidir. İmparator Antiochos zamanında Antakya’da birçok insanın ölümüne neden olan veba salgını sırasında yapılmıştır.

Saint Pierre Kilisesi: Antakya’da 13 metre derinliğinde, 9.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde bir mağaradan oluşmaktadır. Hıristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olarak kabul edilir. Gap gezileri sayesinde burayı da keşfedebilirsiniz.

× WhatsApp Destek